
10 Aralık 2025 Tarihli Petrol ve Gaz Sektörüne İlişkin Güncel Haberler: Petrol ve Gaz Fiyatlarındaki Dinamikler, Yaptırımlar, Ham Madde Pazarlarındaki Eğilimler, Yakıt Üretimi, Enerji Politikası ve Küresel Trendler.
10 Aralık 2025 tarihi itibarıyla enerji sektörü (TEK) ile ilgili gelişmeler, yatırımcıların ve piyasa katılımcılarının dikkatini çekmekte. Rusya ve Batı arasındaki çatışma, yaptırım baskılarının olduğu bir ortamda gelişmeye devam ediyor: doğrudan kısıtlamaların hafifletilmesi söz konusu olmasa da, G7 ve AB ülkeleri, 2026 yılının başında Rusya'nın petrol ve gaz sektörüne karşı yeni yaptırımların sıkılaştırılmasını tartışıyor. Dünya petrol piyasası bu arada kırılgan bir dengeyi koruyor: Brent petrol fiyatları, arz artışı ve talep zayıflığı arasındaki dengeyi yansıtarak ortalama 60 dolarda kalıyor. Avrupa gaz piyasası kışa, yer altı gaz depolarının (PHD) Aralık başında %75'ten fazla doluluk oranına sahip olması ile oldukça güvenilir bir şekilde başlıyor; bu durum, dayanıklılık sağlar ve fiyatların makul seviyelerde kalmasını destekler. Küresel enerji geçişi hızlanmaya devam ediyor: birçok bölgede yenilenebilir enerji kaynakları (YEK) ile elektrik üretiminde rekor seviyeler kaydedilmektedir, ancak ülkeler enerji sisteminin güvenilirliğini sağlamak için halen geleneksel kaynaklardan vazgeçmiyorlar. Rusya'da sonbahar dönemindeki fiyat artışının ardından, hükümet iç pazarın istikrarını sağlamak için önlemler almaya devam ediyor. Aşağıda, bu tarihteki petrol, gaz, elektrik ve ham madde sektörüne ilişkin temel haberler ve eğilimlerin detaylı bir özeti bulunmaktadır.
Petrol Piyasası: Aşırı Arz Riski Altında Temkinli Üretim Yönetimi
Küresel petrol fiyatları, birçok temel faktörün etkisi altında nispeten istikrarlı bir seviyeyi koruyor. Kuzey Denizi Brent petrolü 62–64 dolar arasında işlem görmekte; Amerikan WTI ise 58–60 dolar aralığında. Mevcut fiyatlar, 2022-2023 yıllarındaki fiyat zirvelerinin ardından piyasanın kademeli düzeltmesini yansıtarak, yıllık seviyelerin yaklaşık %10 altında. Fiyat dinamikleri birkaç ana eğilimden etkileniyor:
- OPEC+ Üretim Artışı: Petrol ittifakı, 2025 yılı boyunca piyasada arzı kademeli olarak artırdı. Aralık ayında, anlaşmanın ana katılımcılarına ait üretim kotaları günde 137 bin varil daha yükseğe çekildi (önceki iki ayda olduğu gibi); ancak 2026'nın ilk çeyreklerinde arz fazlasının oluşmasını önlemek için üretim artışı yapılmaması kararlaştırıldı. Nisan'dan Kasım'a kadar OPEC+ toplam kotası, yaklaşık 2,9 milyon varil/gün artış göstererek dünya petrol ve ürün stoğunu artırdı.
- Talep Artışının Yavaşlaması: Küresel petrol tüketimi daha ılımlı hızlarla artıyor. Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) güncellenmiş değerlendirmelerine göre, 2025 yılında petrol talebinde yaklaşık 0,7 milyon varil/gün artış bekleniyor (karşılaştırma için, 2023'te bu rakam 2,5 milyonun üzerindeydi). OPEC'in tahminleri de daha ihtiyatlı hale geldi; kartel, 2025 yılı için talep artışını yaklaşık 1,1-1,3 milyon varil/gün olarak öngörüyor. Bunun nedenleri arasında küresel ekonomik yavaşlama ve önceki yıllardaki yüksek fiyatların enerji tasarrufu etkisi yer alıyor. Ek bir faktör olarak, Çin'deki sanayi büyümesinin yavaşlaması da ikinci en büyük petrol tüketicisi olan ülkenin iştahını sınırlıyor.
- Yaptırımlar ve Belirsizlik: Yaptırım baskıları piyasada çelişkili etkiler yaratıyor. Bir taraftan, yeni Batı kısıtlamaları -örneğin, en büyük Rus petrol şirketlerine karşı Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık tarafından uygulanan yaptırımlar- üretim artışını zorlaştırarak bazı ham maddelerde kıtlık riski oluşturuyor. Diğer taraftan, Rusya'nın Asya'ya indirimli fiyatlarla yapılan sevkiyatları, küresel arz üzerindeki yaptırımların genel etkisini hafifletmekte. Ayrıca, yatırımcılar, en büyük ortaklarla yapılan ticaret müzakerelerinde kaydedilen ilerlemelerle ilgili olumlu sinyaller aldı; bu durum petrol piyasasında iyimserliği artırdı.
Bu faktörlerin toplam etkisi, piyasa durumunun fazlasına yakın olmasını sağlıyor: petrol arzı, talebi hafifçe aşarak fiyatları yeni bir yükselişten uzak tutuyor. Borsa fiyatları, geçmiş yılların zirvelerinin önemli ölçüde altında kalmaya devam ediyor. Bazı analistler, mevcut eğilimlerin sürmesi durumunda 2026 yılında Brent ortalama fiyatının 50-55 dolar aralığına düşebileceğini öngörüyor.
Gaz Piyasası: Avrupa'da Konforlu Stoklar ve Ilımlı Fiyatlar
Gaz piyasasında dikkatler hala Avrupa üzerinde yoğunlaşıyor. AB ülkeleri, kış dönemine tarihi yüksek gaz stokları ile girmekte: Kasım başında Avrupa PHD'leri, toplam kapasitenin neredeyse %98 oranında doluluk sağlarken, Aralık'ın ilk on gününde stok düzeyi yaklaşık %75 oranında sabitlenmiş durumda. Bu, önceki yılların ortalamalarının çok üzerinde ve soğuk hava durumlarında güvenilir bir tampon sağlıyor. Bu arada, gaz borsa fiyatları nispeten düşük kalmakta: TTF hub'ındaki Ocak vadeli işlemler, talep ve arzın dengesiyle 27-28 €/MWh seviyelerinde işlem görüyor (yaklaşık 340 dolar/1000 metreküp). Devam eden sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) akışı, piyasanın istikrarını artırmakta: 2025 yılı itibarıyla Avrupa'nın toplam LNG ithalatı, boru hattı gazı sevkiyatındaki düşüşü telafi ederek rekor seviyeye ulaşabilir. Potansiyel bir risk faktörü, soğuk havaların artması veya Asya'dan LNG için rekabetin yükselmesi; ancak mevcut durumda tüketiciler açısından durum olumlu. Gaz fiyatlarının ılımlı olması, Avrupa sanayi ve enerji maliyetlerini kışın başında azaltıyor.
Uluslararası Politika: Yaptırımlar Sıkı Kalmaya Devam Ediyor ve Yeni Önlemler Yolda
Bazı diplomatik temaslara rağmen, enerji sektöründeki yaptırım politikalarında gözlemlenen belirgin bir yumuşama olmadı. Aksine, Batılı ülkeler kısıtlamaları sıkılaştırmaya hazır olduklarını gösterdi. G7 ve AB ülkeleri, Aralık ayında Moskova'ya karşı yeni bir yaptırım paketi üzerinde görüşmeler gerçekleştirdi. Kaynaklara göre, 2026'dan itibaren Rusya petrolünün deniz taşımacılığına tamamen yasak getirilmesi planlanmakta; bu da mevcut 60 dolar/varil fiyat tavanının yerine geçebilir. Bu önlemlerin amacı, Rusya'nın ihracat gelirlerini daha da azaltmaktır. Amerika Birleşik Devletleri, sonbaharın sonlarında Rus petrol devlerine yönelik ek yaptırımlar uygulayarak, bu şirketlerin teknoloji ve finansmana erişimlerini zorlaştırdı. Sonuç olarak, sektörde belirsizlik sürmekte: bir yandan, lojistik zincirlerin yeniden yapılandırılması sayesinde ciddi bir tedarik kesintisi yaşanmazken; diğer yandan, yeni kısıtlamaların beklentisi piyasa katılımcılarını tedbirli olmaya itiyor.
Olumlu bir nokta ise, iletişim kanallarının açık kalması. Rusya ile bazı Asya ülkeleri arasında devam eden temaslar, enerji akışlarını yeniden yönlendirmekte ve yaptırımların etkisini hafifletmektedir. Ayrıca, küresel ölçekte ticaret ilişkilerinde belirli bir iyileşme gözlemlenmekte: büyük ekonomiler (örneğin, ABD ve Çin arasındaki ticaret anlaşmazlıklarının yavaş yavaş çözülmesi) arasındaki gerilimin azalması, yatırımcı güvenini ve enerji kaynaklarına olan talebi desteklemekte. Önümüzdeki aylarda piyasalardaki dikkat, yaptırım durumunun gelişimine odaklanacak: yeni kısıtlamaların uygulanması veya aksine yaptırım baskısında bir duraksama, enerji şirketlerinin ruh hali ve uzun vadeli stratejileri üzerinde ciddi bir etki yaratacaktır.
Asya: Büyük Tüketiciler İthalat ve Yerel Üretimi Dengeliyor
- Hindistan: Süregelen yaptırım atmosferi ile karşılaşan Yeni Delhi, enerji dengesini güvence altına almak istiyor. Ülke için, Rus petrolü ve gazının ithalatından ani bir şekilde vazgeçmek kabul edilemez, bu yüzden Hindistan yetkilileri, karlı koşullarla Rus enerji kaynaklarını satın almaya devam ediyor. Rus şirketler, Hindistan'ın rafinaj tesislerine Brent fiyatına göre önemli indirimler sunmakta (tahminen, Urals için varil başına 4-6 dolar), bu da Hindistan'ın petrol ve petrol ürünleri ithalatını artırarak iç talebi karşılamasına olanak tanımakta. Aynı zamanda Hindistan, yerel kaynak bazını geliştirmeye de yatırım yapıyor: ulusal derin deniz sahası keşif programı çerçevesinde, devlet şirketi ONGC Andaman Denizi'nde sondaj çalışmaları yürütmekte ve ilk sonuçlar umut verici olarak değerlendirilmektedir. Yeni petrol ve gaz rezervlerinin bulunması, ülkenin dışarısdan gelen tedariklere olan bağımlılığını düşürebilir.
- Çin: Asya'nın en büyük ekonomisi çok yönlü bir strateji izlemeye devam ediyor. Bir taraftan, Çin, Rus petrol ve gazının önde gelen alıcısı; durumu, uygun fiyatlarla stoklarını artırmak için kullanıyor. 2024 yılında Çin, yaklaşık 213 milyon ton petrol ve 246 milyar metreküp doğal gaz ithal etti (yıllık %1,8 ve %6,2 artış) ve 2025 yılında ithalat hacmleri yüksek seviyelerde kalmaya devam etti. Diğer taraftan ise, Pekin yerel üretimi artırıyor: 2025 yılının Ocak-Ekim döneminde Çin, yaklaşık 200 milyon ton petrol (+%1,2 yıllık) ve 320 milyar metreküp gaz (+%5,8 yıllık) üretmektedir. Kendi üretiminin oranı artarken, ülke hala petrolün %70'i ve gazın %40'ı için ithalata bağımlıdır. Enerji güvenliğini artırmak için, Çin, alan geliştirme, petrol geri kazanım oranını yükseltme teknolojileri ve depolama altyapısının geliştirilmesine yatırım yapmaktadır. Böylelikle, Hindistan ve Çin -Asya bölgesinin ana oyuncuları- enerji pazarında, enerji kaynaklarını aktif bir şekilde ithalatla birleştirerek yerel üretimi artırma çabalarını sürdürmektedir.
Enerji Geçişi: YEK'lerde Rekorlar ve Geleneksel Üretimin Rolü
Küresel düşük karbonlu enerji geçişi 2025 yılında yeni zirvelere ulaştı. Birçok ülkede yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde rekor seviyeler kaydedilmekte - güneş ve rüzgar santralleri yeni üretim zirveleri belirlemekte. Avrupa Birliği, yıl sonu itibarıyla güneş ve rüzgar santrallerinin toplam payının ilk kez kömür ve gaz santrallerinin elektrik üretimini geçtiğini göstererek son yıllardaki fosil yakıtların dışlanma eğilimini devam ettirmektedir. ABD'de yenilenebilir kaynakların toplam üretimdeki payı %30'un üzerindedir ve güneş ve rüzgar enerjisi üretimi bir yıl içinde ilk kez kömür santrallerinin elektrik üretimini geçmiştir. YEK alanında dünya çapında lider olan Çin, yıllık 100 GW'den fazla güneş ve rüzgar gücü kurulumu ile birlikte birçok yeni gigawatt kapasitesi devreye sokmuştur. IEA'nın tahminlerine göre, 2025 yılı itibarıyla küresel enerji sektörüne yapılan toplam yatırımlar 3 trilyon doları aşarak, bu kaynağın yarısından fazlası YEK projeleri, elektrik şebekelerinin modernizasyonu ve enerji depolama sistemlerine yönlendirilmiştir.
Öte yandan, enerji sistemlerinin istikrarını sağlamak için hala geleneksel enerji kaynaklarının yer alması gerekmektedir. YEK'lerin artışı, enerji sektörü için zorluklar yaratmaktadır: güneş veya rüzgar üretiminin azaldığı saatlerde yedek kapasiteler gerekmektedir. Birçok ülkede, zirve talep dönemlerinde ve olumsuz hava koşullarında yeniden gaz ve hatta kömür santralleri devreye alınmaktadır. Örneğin, bazı Avrupa ülkeleri geçtiğimiz kış, çevresel maliyetlere rağmen rüzgarsız havalarda kömür santrallerindeki üretimi artırmışlardır. Hükümetler ve şirketler, enerji arzının esnekliğini ve güvenilirliğini artırmak amacıyla enerji depolama sistemlerini (endüstriyel bataryalar, hidroelektrik santraller) ve akıllı şebekeleri hızla geliştirmektedir. Uzmanlar, on yılın sonunda yenilenebilir kaynakların dünya çapında elektrik üretiminde birinci sıraya yükselebileceğini tahmin ediyor, ancak geçiş döneminde gaz ve diğer geleneksel santrallerin desteklenme ihtiyacı devam edecektir. Böylece, enerji geçişi kendini güvenle ilerletmekte, ancak "yeşil" teknolojiler ile klasik kaynaklar arasındaki dengenin sektördeki istikrar için çok önemli kalmaya devam etmektedir.
Kömür: Sürdürülebilir Talep ile Piyasanın Stabilizasyonu
Küresel kömür piyasası 2025 yılında, hâlâ yüksek olan talep karşısında nispeten bir istikrar sergilemektedir. Yenilenebilir enerji sektörünün hızla gelişmesine rağmen, kömür tüketimi önemli ölçüde devam etmekte; bu durum özellikle Asya-Pasifik bölgesinde belirginleşmektedir. Çin, kömür yanmasını rekor seviyelere yakın bir düzeyde tutuyor - yıllık olarak Çin, elektrik üretiminde 4 milyar ton kömür tüketmektedir ve ulusal üretim (yaklaşık 4,4 milyar ton) iç ihtiyaçları zor karşılamaktadır. Hindistan'da büyük kömür rezervleri mevcut ve ülke kömürü aktif bir şekilde kullanmaktadır; kömürle çalışan santraller ülkenin elektriğinin %70'inden fazlasını üretmektedir ve kömür tüketimi, ekonominin büyümesiyle birlikte artmaktadır. Diğer gelişmekte olan Asya ülkeleri (Endonezya, Vietnam, Bangladeş vb.), artan enerji ihtiyacını karşılamak için yeni kömür santralleri projeleri gerçekleştirmektedir.
Küresel kömür pazarındaki arz, yüksek talebe göre ayarlanmaktadır. En büyük kömür ihracatçıları - Endonezya, Avustralya, Rusya, Güney Afrika - son yıllarda enerji kömürü üretim ve ihracatını artırarak, 2022 yılındaki aşırı fiyat dalgalanmalarının ardından fiyatları makul seviyelerde tutmayı başarmıştır. 2025 yılında enerji kömürü fiyatları, tüketicilerin ve üreticilerin çıkarlarını yansıtarak, ton başına 100-120 dolar arasında dalgalanmaktadır. Alıcılar, nispeten kabul edilebilir fiyatlarla yakıt tedariki almakta, üretim şirketleri ise belirli bir kâr ile istikrarlı bir satış yapabilmektedir. Birçok ülke, iklim için kömürün payını azaltma konusunda uzun vadeli planlar duyurmakta, ancak önümüzdeki 5-10 yıl boyunca kömür, özellikle Asya'da milyarlarca insan için önemli bir enerji kaynağı olmaya devam edecektir. Böylece, kömür sektörü, nispeten bir denge dönemine girmekte: talep sürekli yüksek, fiyatlar ılımlı ve iklim gündemine rağmen, kömür hâlâ küresel enerji sisteminin önemli bir dayanağı olarak kalmaktadır.
Rusya Petrol Ürünleri Piyasası: Fiyatları Sınırlama Önlemlerinin Sonuçları
Rusya'nın iç yakıt pazarında, yıl sonunda alınan acil önlemlerin ara sonuçları değerlendirilmektedir. 2025 yılının sonbaharında, benzin fiyatlarının aniden yükselmesi sonrasında hükümet, durumu normalleştirmek için bir dizi adım atmıştır:
- Yakıt İhracat Kısıtlamaları: Eylül'de uygulanan otomobil benzin ve dizel taarruzuna yönelik tam yasak, Ekim başına kadar uzatılmış; ardından büyük rafinerilere yönelik kısıtlamalar kademeli olarak hafifletilmiştir. Pazar dengesinin iyileşmesiyle birlikte, en büyük petrol rafinerelerine belirli bir miktar ihracat yapmalarına izin verilmiştir; buna karşın bağımsız ticaretçiler ve küçük tesisler için kısıtlamalar devam etmektedir.
- Kaynak Dağıtımı Kontrolü: Arz eksikliğinin nedeni, bazı rafinerelerin program dışı kapanışları (kazalar ve insansız hava araçlarının saldırıları büyük tesislerin çalışmasını aksattı) olmuştur; hükümet, iç piyasada petrol ürünlerinin dağıtımını sıkı bir şekilde denetlemeye almış; üreticilerin yurt içi tüketici taleplerine öncelik vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Herhangi bir arbitraj faaliyetinin engellenmesi için, enerji bakanlığı, rekabet kurulu ve St. Petersburg Borsası, rafineriler ile satış şirketleri arasında uzun vadeli doğrudan sözleşmelere geçiş geliştirmektedir.
- Devlet Destekleri ve Dampingi: Devlet, sektöre finansal destek vermeye devam etmektedir. Petrol üzerindeki ters akı için uygulanan vergi mekanizması (üretim dampingi olarak adlandırılan) ve doğrudan sübvansiyonlar, petrol ürünlerinin yurt içinde satılmasında kaybolan geliri kısmen telafi ederek, iç pazara daha fazla yakıt yönlendirmeyi teşvik etmektedir.
Alınan önlemler, yakıt kıtlıklarının keskin bir şekilde yaşanmasını önlemiştir - ülke genelindeki akaryakıt istasyonları benzin ve dizel ile sağlanmıştır. Ancak fiyat artışını tamamen kontrol altına almak mümkün olmamıştır: Rosstat'a göre, Aralık başı itibarıyla, Rusya'daki perakende benzin fiyatları yıl başından itibaren yaklaşık %12 artmıştır; oysa genel enflasyon yaklaşık %5 seviyesinde kalmıştır. Böylece, yakıt, genel tüketim sepetinden iki kat daha hızlı bir biçimde artmıştır; bu da piyasada devam eden baskıyı göstermektedir. Hükümet, durumu kontrol altında tutmaya devam edeceğini açıklamıştır: ihtiyaç halinde, ihracat kısıtlamaları yeniden sıkılaştırılabilirken, sektöre yönelik desteklerin uzatılması planlanmaktadır. Aralık ayında, Başkan Yardımcısı Aleksandr Novak başkanlığındaki ilgili stadyum, dampingin ve yakıt rezervlerinin artırılması gibi ek önlemleri tartışmaktadır; amacın, fiyat dalgalanmalarının tekrarlanmasını önlemek olduğu belirtilmiştir. Hükümet, yerel petrol ürünleri pazarında istikrarlı bir tedarik sağlama ve nihai tüketiciler için fiyatları makul seviyelerde tutmayı hedeflemektedir; ekonomiye ve sosyal alanlara yönelik riskleri en aza indirmeyi amaçlamaktadır.